1 – PALEOLİTİK: Eski ya da Yontma Taş Çağı. M.Ö. 600000 – 10000. Avcılık ve toplayıcılık çağı. Kendi içinde de üç bölüme ayrılır: Alt P., Orta P., Üst P.. Alet olarak taştan tek ya da iki taraflı el baltası, uzun yaprak biçiminde bıçaklar kullanılmıştır. Kemikten iğneler, mızrak uçları da görülmektedir. En büyük aşama ise iki çakmak taşının birbirine sürtülmesiyle meydana gelen ateşin keşfidir. Antalya çevresindeki Karain, Beldibi ve Belbaşı mağaraları bu çağın sonlarında kullanılmıştır.
2 – MEZOLİTİK: Orta Taş Çağı. M.Ö. 10000 – 8000. Paleolitik ve Neolitik arası bir geçiş dönemidir. Taştan aletler daha çeşitlidir. Köpek ilk evcil hayvan olarak görülür. Gıda birikimine de başlanır. Mağara resimleriyle ilk resim sanatı yaratılmıştır. Önemli bazı merkezler Samsun Tekeköy, Karain, Beldibi’dir.
3 – NEOLİTİK: Cilalı Taş Çağı. M.Ö. 8000 – 5500. İlk üretime geçiş başlar. Silahlar biraz daha keskin ve gelişmiştir. Öküz, keçi, koyun gibi hayvanlar ehlileştirilmiştir. İlk yerleşik hayat başlamıştır. Kap kacak yapımı başlamıştır. Şişman olarak yapılan kadın heykelcikleri, doğurucu ve bereketin simgesi olarak kabul edilen tanrıça heykelcikleri de bu dönemde görülür. Önemli merkezler Çatalhöyük, Hacılar, Yümüktepe, Gözlükule, Sakçagözü’dür.
4 – KALKOLİTİK: Taş ve Maden Çağı. M.Ö. 5500 – 3000. Üç dönem gösterir: Erken Kalkolitik (M.Ö. 5500 – 4500), Orta Kalkolitik (4500 – 4000), Geç Kalkolitik (M.Ö. 4000 – 3000).
İlk bakır aletlerin ortaya çıktığı dönem. Taş aletler devam etmektedir. Önemli merkezlerden bazıları Hacılar, Beyce Sultan, Büyük Göllücek, Pazarlı, Yazırhöyük, Kuruçay, Norşuntepe, Fikirtepe, Değirmentepe’dir.
5 – Tunç Çağı: M.Ö. 3000 – 1200. Bakırla kalayın karışından oluşan ve döneme adını veren tunç bu dönemde alet ve kap yapımında kullanılmıştır. Mezopotamya’da ve Mısır’da tunçtan eserlerin yapılmaya başlandığı sıralarda (M.Ö. 4 bin sonu) yazı keşfedilmiş olduğundan bu ülkeler için Tunç Çağı deyimi yerine yazılı belgelerden elde edilen kronoloji ve sınıflandırmalar kullanılır. Anadolu, Hellas (Yunanistan) ve Avrupa için Tunç Çağı deyimi geçerlidir. Tunç Çağı Anadolu’da M.Ö. 3000, Girit, Ege ve Hellas’da M.Ö. 2800 – 2000, Avrupa’da ise M.Ö. 2000 yıllarında başlar. Anadolu’da Tunç Çağı üç evre gösterir.
Erken Tunç Çağı: M.Ö. 3000- 2500. Tunç aletler çok yaygın değildir.
Orta Tunç Çağı: 2500 – 2000. Bu dönemde tunç eserler bir bolluğa ulaşmıştır. En büyük aşama çömlekçi çarkının icadıdır. Anadolu bu dönemde şehircilik, mimarlık, heykeltıraşlık ve çömlekçilikte önemli merkezlerden biri durumundaydı.
Geç Tunç Çağı: M.Ö. 2000 – 1200.
Tunç Çağının Anadolu’daki önemli merkezleri olarak Kültepe, Horoztepe, Polatlı, Etiyokuşu, Ahlatlıbel, Tilkitepe, Alacahöyük, Boğazköy, Alişar, Dündartepe, Mahmatlar ve Eski Yapar sayılabilir.
Bu çağda Anadolu’da küçük şehir beyliklerinin kurulduğu ve bu şehirlerin surlarla çevrildiği yapılan kazılarla anlaşılmıştır. Surlarla çevrili olan bu şehirlerin sıkışık yapılardan meydana geldiği görülmektedir. Genellikle taş temelli, kerpiç duvarlı evler dörtgen ya da gayri muntazam dikdörtgen odalı olup bu odalarda ocak, fırın ve sedir de vardır.bu çağda çanak çömlek elde yapılmış, tek renkli ve pek azı boya ile süslenmiştir. Boyalı kaplar daha çok kırmızı ve açık zemin üzerine koyu renklerle süslüdür. Gerek kazıma ve gerekse boya ile süslü kaplarda motifler geometriktir. Çanak çömleğin ana tipleri gaga ağızlı testiler, üç ayaklı gaga veya yuvarlak ağızlı testiler, emzikli çaydanlıklar, siyah perdahlı üzeri yiv ve kabartmalarla geometrik süslü geniş karınlı çömlekler, tek kulplu kase ve fincanlar, çift kulplu vazolar, insan yüzlü testilerdir.
6 – MİNOS UYGARLIĞI: Girit’te Tunç Çağında gelişir ve şu evreleri izler:
Erken Minos M.Ö. 2800 – 2000
EM 1 M.Ö. 2800 – 2500
EM 2 M.Ö. 2500 – 2200
EM 3 M.Ö. 2200 – 2000
Orta Minos M.Ö. 2000 – 1550
OM 1 M.Ö. 2000 – 1900
OM 2 M.Ö. 1900 – 1700
OM 3 M.Ö. 1700 – 1550
Geç Minos M.Ö. 1550 – 1050
GM 1a M.Ö. 1550 – 1500
GM 1b M.Ö. 1500 – 1450
GM 2 M.Ö. 1450 – 1400
GM 3 M.Ö. 1400 – 1050
GM 3a M.Ö. 1400 – 1300
GM 3b M.Ö. 1300 – 1200
GM 3c M.Ö. 1200 – 1050
Protohistorik Dönem M.Ö. 2500 – 1750
7 – HATTİ UYGARLIĞI: M.Ö. 2500 – 2000. Hattiler Anadolu’nun yerli halkıdır. Hatti Ülkesi Anadolu’nun bugüne kadar bilinen en eski adıdır. Kaniş, Hattuş, Zalpa, Alacahöyük, Horoztepe, Mahmatlar gibi önemli merkezleri bulunmaktaydı. Bu dönemde görülen eserlerde özellikle bezeme yönünden belirli ve özgün bir stil birliği egemendir. Bu stil birliği en belirgin olarak güneş kursları ve hayvan heykelciklerinde görülmektedir.
7a – BEYLİKLER DÖNEMİ: M.Ö. 1900 – 1700. Anadolu’nun ilk tarih çağına girmesine yol açan dönem. Bu dönemin sanatı Hatti sürecine bağlı olmakla birlikte yine de yeni bir sanat anlayışının ürünüdür. Çok renkli keramikler bu dönemin özelliğidir.
8 – ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI: M.Ö. 2000 – 1800. Bu çağın sanatında heykel, kabartma veya kaya anıtları gibi büyük boy eserler henüz yoktur. Çağın sanatını daha çok silindir ve damga mühürler, insan ve hayvan heykelcikleri, hayvan biçiminde içki kapları temsil etmektedir. Bu çağda Mezopotamya etkisi de görülmektedir. Çanak çömlek bu çağda büyük bir gelişme göstermiştir. Tek renkli kaplar perdahlı ve ayna gibi parlak astarlıdır. Perdahlama ile madeni bir görünüş kazanmışlardır. Boyalı çanak çömleğin krem zemini kırmızı, kahverengi ve siyah geometrik motiflerle bezenmiştir. Bunlar arasında dalgalı şeritler, su kuşu motifleri önemli yer tutar. Bu çağda çeşitli tanrı tasvirleri de görülmektedir. Bu tasvirler ve dini sahneler silindir mühür baskıları üzerinde yer alır. Bu çağa ait çivi yazılı tabletler de önemli ipuçları vermektedir. Bu çağın Karum adı verilen Anadolu’daki önemli merkezlerinden bir kaçı Kültepe, Acemhöyük, Alişar, Boğazköy’dür.
9 – HİTİT UYGARLIĞI: M.Ö. 1800 – 1200. Hititler M.Ö. 2. Bin yılın başlarında Orta Asya’dan Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelmişler. M.Ö. 1800’lerde bir varlık olarak ortaya çıkmaya başlamışlardır. Başkentleri Boğazköy’dü. Hitit İmparatorluk Çağında tasvirli sanat eserlerinde yeni bazı özellikler görülür. Büyük boy kabartmalar, heykeller ve orthostatlar Anadolu’da ilk defa bu dönemde görülür. Aynı üsluba göre yapılmış altın, fildişi, tunç ve taştan tanrı heykelcikleri ve kabartmaları da önemli bir yer tutarlar. Hititler Anadolu’nun yerli bir özelliği olan damga mühür sanatını geliştirmişlerdir. Çanak çömlek sanatı Asur Ticaret Kolonileri Çağında görülenlere oranla gerileme gösterir. Kap şekilleri, boya ile süslü vazolar azalmış teknik gerilemiştir. Fakat çeşitli dini motiflerle bezeli ve dini bir olayı yatay frizler halinde gösteren kabartmalı iri vazoların (İnandık vazosu gibi) önemli örnekleri bu dönemde verilmiştir. Tabletler de bu dönemde boldur.
10 – EGE GÖÇLERİ: Yunanistan, Adalar ve Anadolu M.Ö. 2. Binin ikinci yarısında çok önemli tarihsel ve toplumsal olaylara sahne olmuştur. Troia savaşı ( yaklaşık M.Ö. 1240 ), Hitit Krallığının yıkılması ( yaklaşık M.Ö. 1190 ), Dorların Yunanistan’ı istilası ( yaklaşık M.Ö. 1200 ) ve Firiglerin Anadolu’ya gelmeleri bu dönemde olmuştur. Toplumların bölgedeki bu hareket ve yer değiştirmelerine Ege Göçleri adı verilir.
11 – GEÇ HİTİT ŞEHİR DEVLETLERİ: M.Ö. 1200 – 700. Ege Göçleri ile yıkılan Hitit İmparatorluğunun yerini Geç Hitit Şehir Devletleri almışlardır. Bunların bazıları Kargamış, Zincirli, Karatepe, Malatya, Sakçagözü ve Maraş’tır. Bu dönemde Hitit çivi yazısı yerine yine Hititlere özgü olan Hitit resim yazısı tek başına kullanılmıştır. Geç Hitit Şehir Devletlerinin merkezlerinde şehir surlarının kapıları, saraylar, resmi binalardan bazıları dik duran kabartmalı taşlar ( orthostatlar ) ve hiyeroglifli yazıtlarla süslenmiştir. Eski ( M.Ö. 1200 – 950 ), Orta ( M.Ö. 950 – 850 ), Son ( 850 – 700 ) olarak üç safha gösteren bu dönemin, özellikle, orta ve son safhasına ait olan sanat eserlerinde komşuları ve düşmanları olan Asur etkisi görülür. Geç Hitit Şehir Devletlerinin Anadolu arkeolojisi ve sanatındaki en önemli anlamı çeşitli iniş ve çıkışlarla Hitit sanatını M.Ö. 700 yıllarına kadar yaşatmış olmasındadır.
12 – MİKEN UYGARLIĞI: M.Ö. 1600 – 1200. Yunanistan’ın M.Ö. 2. Bin sakinleri olan Akhaların yarattığı uygarlıktır.
13 – SUB MİKEN DÖNEMİ ya da KARANLIK ÇAĞLAR: M.Ö. 1200 – 1050. Miken Uygarlığı Dorların Yunanistan’a gelmeleri ile önemini kaybetmeye başlamış ve bölge karanlık bir döneme girmiştir. Karanlık Çağlar adıyla da anılan ve Sub Miken adı verilen bu dönemde Miken vazo sanatı sanat ve teknik özelliklerinden çok şey kaybetmiş olarak bir süre daha devam etmiştir.
14 – İON UYGARLIĞI: M.Ö. 1050 – 300.
15 – GEOMETRİK DÖNEM: M.Ö. 1050 – 700. Bu dönemin sanatı başlangıçta dış etkenlere bağlı olmadan kendi kendine oluşan ve gelişen bir sanat görünümündedir (*). Bu sanatı simgeleyen geometriklik özellikle vazo resimlerinde hakim olan geometrik şekil ve özellikten ileri gelmektedir. Bu sanat bilginler tarafından Dorlara mal edilmektedir ve Grek sanatının başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
15a1 – PROTO – GEOMETRİK ÜSLUP: 1050 – 900. Geometrik sanatın başlangıç dönemi. Bu döneme ait eserler ve buluntulardan toplumun yaşantısıyla ilgili bilgiler edinilememektedir. Bu döneme ait vazolar Akha geleneğine bağlı Sub Miken vazolardan sonra belirmeğe başlamışlardır. Olgun bir teknikte yapılmış olan bu vazoların açık renkte dış yüzeyi siyah parlak bir boya ile yatay şeritler veya frizlere ayrılmakta, bu şeritlerin içleri sayıları fazla olmayan düz hatlar, iç içe geçen daireler ya da dalgalı hatlar ile doldurulmaktadır. Şematik bir şekle sokulmuş at tasvirlerine ise çok seyrek rastlanmaktadır. Bu üslubun en tipik özelliği bezeme ile vazo biçimi arasında tam bir uygunluk olmasıdır. Yeknesaklığı ile göze çarpan Akha keramiklerinin tersine olarak bir takım bölgesel farklar gösteren bu çeşit vazolar Atina’da hızlı ve sürekli bir gelişim geçirmişler ve geometrik vazoları meydana getirmişlerdir.
15a2 – GEOMETRİK ÜSLUP:
İlk Geometrik ( M.Ö. 900 – 800 )
Olgun Geometrik ( M.Ö. 800 – 740 )
Son Geometrik ( M.Ö. 740 – 700 )
Geometrik vazoların yüzeyleri yine yatay frizlere ayrılmakta, bunlar dikey çizgilerle kare ya da dikdörtgen alanlar veya metoplara bölünmekte, bu metopların içi zigzag hatlar, gamalı haç, meandr motifi, düz ve dalgalı hatlar gibi motifler ve geometri şemasına uydurulmuş hayvan ( Yunanistan’daki vahşi ve evcil hayvanlar ) ve insan motifleriyle doldurulmakta. O dönemdeki tapınaklarda görülen ahenkli şekil ve oranlar bu vazo kompozisyonlarında da sezilmektedir. Geometrik üslup yalnız keramiklerde değil, sanatın başka dallarında da kendini göstermektedir. Madeni eserler ( iğne başları, çeşitli kaplar vb. ), tunçtan ve kilden yapılmış hayvan ( en çok at ) ve insan heykelcikleri de geometrik üslubun örneklerini verirler. Geometrik dönemde bacaklar ve baş daima profilden, göğüs önden resmedilirdi. Geometrik figürler, özellikle koşarken, düşecekmiş hissini verirler.
15b – ORİENTALİZAN DÖNEM: M.Ö. 720 – 650. Doğu etkisinin başladığı dönem. Geometrik dönemden Arkaik döneme bir geçiş aşaması oluşturur. Sanatçılar bu dönemdeki etkilenmeleri ürünlerine bir uyarlama biçiminde almışlardır. Aslan, sfenks gibi hayvanlarla palmet, lotüs gibi bitki motiflerini eserlerinde kullanmışlardır. Bu motifler yalnız siyah siluet şeklinde değil, iç ayrıntılarıyla birlikte resmedilmişlerdir. Yine bu dönemde düz ve köşeli hatların yerini yuvarlak ve eğri hatlardan meydana gelen bezekler almıştır. Bütün bu etkilenmeler geometrik üslubun kuruluk ve sertliğinin giderilmesinde başlıca etken olmuştur.
15c – ARKAİK DÖNEM: M.Ö. 650 – 480. Bu dönemin en belirgin ürünleri kore ve kuros heykelleridir. Patlak gözler, parmakların kalın ve uzun oluşu, kaşların gözlere paralel bir ay teşkil etmesi, gözlerde hiçbir mananın bulunmaması, gövdede katı frontal bir duruş oluşu, ciddi, kaba ve detaydan yoksun bir işleme tarzı.
İlk Arkaik ( M.Ö. 650 – 580/ 570 )
Olgun Arkaik ( M.Ö. 580/ 570 – 540/ 530 )
Son Arkaik ( M.Ö. 540/ 530 – 480 )
15D – KLASİK DÖNEM: M.Ö. 480 – 330.
İlk Klasik ( Sert Üslup ) ( M.Ö. 480 – 450 )
Olgun Klasik ( M.Ö. 450 – 420 )
Zengin Klasik ( M.Ö. 420 – 390 )
Geç Klasik ya da II. Klasik Dönem ( M.Ö. 390 – 330 )
16 – URARTU UYGARLIĞI: M.Ö. 900 – 600. Doğu Anadolu’da Van Gölü çevresinde ve Güney Kafkasya’da gelişen uygarlık. Başlıca merkezleri Van ( Tuşba – Başkent ), Toprakkale, Adilcevaz, Çavuştepe, Patnos, Altıntepe’dir. Urartular özellikle mimarlıkta ve maden işçiliğinde ustaydılar. Tunç işlerinin sanat değeri yüksektir. Kendilerine özgü bir tapınak ve saray tipleri vardı. Taş işçiliğinde becerikliydiler. Büyük salonların, odaların kerpiç duvarları birbirlerine zıt canlı renklerde, çeşitli geometrik ve bitkisel motiflerle, hayvan boğuşma sahneleriyle boyalıydı. Bol sütunlu, bir çok bölmeleri bulunan yapıları Yakın Doğu’nun mimarlık tarihinde önemli yer tutar. Bir eve benzetilen oda mezarları hem yapı tekniği, hem ölü gömme gelenekleri ve ölü hediyeleri bakımından önemlidir. Urartular büyük ölçüde Asur sanatının etkisinde kalmışlar, fakat kendi kişiliklerini de belirtmesini bilmişlerdir. Doğu Anadolu’nun bir çok yerinde büyük su kanalları, suni göller inşa etmişlerdir.
17 – FİRİG UYGARLIĞI: M.Ö. 750 – 680. Anadolu’ya Makedonya ve Trakya’dan boğazlar yoluyla gelen Firiglerin M.Ö. 8.yy’dan itibaren geliştirdikleri uygarlık. Yıkılan Hitit şehirlerinin harabelerinin üzerine kendi şehirlerini kurmuşlardır. Başkentleri Gordion’du (bugünkü Yassıhöyük ). Diğer önemli merkez ise Midas’tı. Eski Ankara’nın içinde ve çevresinde de önemli şehir kalıntıları ve Tümülüsler keşfedilmiştir. Boğazköy, Alacahöyük, Eski Yapar, Maşathöyük, Karahöyük, Pazarlı da Firig buluntuları vermişlerdir. Firig uygarlığında Tümülüsler önemli yer tutardı. Özellikle Gordion ve Ankara çevresindeki Tümülüsler önemlidir. Bu Tümülüslerin inşa tarzı, ölü gömme usulleri ve hediyeler ana çizgileriyle bir birlik gösterirler. Firig çanak çömleği çoğunlukla çeşitli boyalarla süslenmiştir. Motiflerin çoğu geometriktir. Fakat insan, hayvan, kuş gibi çeşitli varlıklara ait sahneler de görülmektedir. Firigler maden işçiliğinde de ustaydılar. Kalıba dökülerek yapılmış maden eserler, kemer tokaları, kazanların ağız kenarlarında görülen insan ve boğa başı heykelleri önemlidir. Tahta eşya üzerinde oyma ve kakma tekniği ile yaptıkları geometrik motiflerin zenginliği ve teknik yüksekliği de dikkat çeker. Bu uygarlık yıkıldıktan sonra da sanatı yaklaşık M.Ö. 300’e kadar devam etmiştir. Stil özelliklerine göre Firig sanatı beş evre göstermektedir.
Erken Evre M.Ö. 750 – 730
Geçiş Evresi M.Ö. 730 – 725
Olgun Evre M.Ö. 725 – 650
Sub Geometrik Evre M.Ö. 650 – 575
Geç Firik Evresi M.Ö. 575 – 300
18 – LİDYA UYGARLIĞI: M.Ö. 680 – 546. Lidyalıların Lidya bölgesinde geliştirdikleri uygarlık. Lidyalıların bu bölgeye geliş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bölgenin merkezi Sardes’ti. Lidyalıların en büyük buluşu sikkeyi icat etmeleridir. Özellikle M.Ö. 600 – 550 yılları arasında sanatta doruğa ulaşılmıştır.
19 – LİKYA UYGARLIĞI: M.Ö. 600 – 300. Anadolu’da M.Ö. 600 – 300 tarihleri arasında gelişip yayılan uygarlıklardan biridir. Anadolu’nun güney – batı köşesinde Likya olarak isimlendirilen bölgede kayalara oyulmuş mezarlarla özgünlüklerini vurgulamışlardır. Likya mezarları taştan yapılmıştır. Fakat ahşap mimarinin özelliklerini taşımaktadırlar. Cepheleri tıplı bir ahşap evin yüzü gibi işlenmiştir. Bazen iki tarafları da kayadan dışa taşkın vaziyettedirler. Kayadan tamamen ayrılmış olanları ve dört tarafı görünenleri nadirdir. Damları düz dam şeklindedir. Bazılarında damlar sivri kemerli bir tonoz gibi yapılmıştır. Kule şeklinde mezarlara da rastlanır. Harpiler anıtı gibi. Likyalılar taş heykel ve kabartmaları açık ve parlak renklerle boyarlardı.
20 – ANADOLU’DA PERS EGEMENLİĞİ: M.Ö. 700 – 546.
21 – HELLENİSTİK ÇAĞ: M.Ö. 330 – 30.
22 – ROMA ÇAĞI: M.Ö. 30 – M.S. 395.
23 – BİZANS ÇAĞI: M.S. 395 – 1453.
24 – SELÇUKLU UYGARLIĞI: 1071 – 1300.
25 – OSMANLI UYGARLIĞI: 1300 – 1923.
Kaynak: Arkeoloji Sözlüğü, Secda Saltuk
Bağımsız Rehberler Platformu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder